Connect with us

Röportajlar

“BİR KÜLTÜR MİRASI”

Dededen toruna üç kuşak devam eden Hacıbaba Et lokantalarının işletmeciliğini yapmakta olan ve aynı zamanda Hanzade Künefe markasının kurucusu Hasan Ceylan başarı hikâyesini MERSİ okurlarına anlattı:

Published

on

Hacıbaba markasının bir kültür mirası olduğunu ifade eden Hasan Ceylan, her damak tadına hitap eden ve yeme-içme sektöründe 500 ayrı reçete ile 3. kuşak boyunca süren başaranın temelinde yatan özveriyi MERSİ okuyucuları için paylaştı.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Hasan Ceylan Yakındoğu Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunuyum. Klinik psikoloji yüksek lisansım aynı üniversitede devam etmektedir. Aynı zamanda ticaretle uğraşmaktayım. Mersin’de dededen toruna üç kuşak devam eden Hacıbaba et lokantalarının işletmeciliğini yapmaktayım. Aynı zamanda Ankara da kurulan Hanzade künefe markasının kurucu ve işletmecilerindenim.

 

Hacıbaba markasını okuyucularımız için anlatır mısınız?

Hacıbaba et lokantası dededen toruna gelen bir kültür mirasıdır aslında. Bu markaya ailece tutunmuş ve marka ile bütünleşmiş durumdayız. Mersin’de üç şubesi bulunan ortalama günde 20.000 insana hizmet veren bir markadır. Kültürel değerlere önem veren, Anadolu lezzet ve kültürünü günümüze uyarlayarak ortalama aylık 500 ayrı reçetesini menüsünde barındıran Türkiye’nin en geniş yemek menüsüne sahip restoranlarındandır.

Psikolog olduğunuzdan bahsettiniz? Kendi mesleğinizi icra etmeye devam ediyor musunuz? Sizi restoranların başına geçmeye iten sebep neydi?

Psikoloji alanı benim lise yıllarında dikkatimi çekmeye başlayan bir alandı, o günlerden şimdilere kadar bu alanla ilgili çok araştırmalar yapıp, birçok kitap okuyunca ilgim ve merakım daha da arttı. Mesleğim olan psikologluğu seven ve benimsemiş biriyim. Fakat aynı zamanda henüz çocuk yaşımda başladığım ticaret hayatımda devam etmektedir. Mesleğim ile beraber Hacıbaba et lokantaları ve Hanzade künefe markamızın da yönetiminde bulunmaktayım.

Restorana dönersek menünüzde ne tür lezzetler yer alıyor?

Kültürel değerlere önem veren, Anadolu lezzet ve kültürünü günümüze uyarlayarak ortalama aylık 500 ayrı reçetesini menüsünde barındıran Türkiye’nin en geniş yemek menüsüne sahip restoranlarındandır.

Misafirleriniz tarafından en sevilen ve en sık tercih edilen ürünleriniz hangileri?

Her damak tadına hitap ediyoruz diyebilirim. Et yemekleri, tavuk yemekleri, sakatattan çorbalara, ızgaralar, lahmacun ve pide çeşitleri derken menümüz öyle yoğun ki tam olarak şu tercih daha fazla dememiz oldukça zor

Hacıbaba Concept’i diğer restoranlarınızdan ayıran özelliği nedir?

Bir kültür mirası olmasıdır bence. Ticari bir işletmeden çok daha fazlası. Müşteri değil, kültürümüzdeki misafir mantığı mevcut. Önceliğimiz misafirlerimizin memnuniyeti ve sağlığı.

Mersin ili dışında şube açmayı düşünüyor musunuz?

Şu an için Hacıbaba markamız ile Mersin de daha fazla misafirimize hizmet etmek öncelikli hedefimiz, fakat zamanı geldiğinde şartlar olgunlaştığında markamızı farklı şehirlerde görebiliriz.

Önümüzdeki dönemde sektörle ilgili projeleriniz/hedefleriniz neler?

Öncelikle hedefimiz kültür mirasımızı korumak. Zor piyasa şartlarında istihdamı sürdürmek ve piyasadaki etkinliğimizi sürdürmek.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Tüm okuyuculara ve siz emeği geçen tüm mersi dergi çalışanlarına şükranlarımı borçluyum.

Okumaya Devam Et
Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aktualite

MERSİN, ECEMİŞ FAYINDA MEYDANA GELEBİLECEK DEPREMDEN ETKİLENEBİLİR

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hayati Koç, Ecemiş Fay Hattı’nın yeterince araştırılmadığını düşündüğünü dile getirerek, “Ecemiş Fayı’nın uzantısının Mersin’e doğru geldiğini düşünürsek, burada yakın zamanda büyük bir deprem kaydını göremiyoruz. Ecemiş Fayı’nın Mersin’e doğru uzantısının sismik yöntemlerle ayrıntılı şekilde çalışılması lazım” dedi.

Published

on

Doç. Dr. Hayati Koç, Türkiye’nin farklı hatlar boyunca çok büyük depremler üretebilecek faylarla kuşatılmış bir ülke konumunda olduğunu belirtti. Bunların, Marmara Denizi’nden başlayıp yaklaşık Karadeniz’e paralel uzanan ve Bingöl Karlıova’ya kadar devam eden Kuzey Anadolu Fay Zonu, diğerinin ise Bingöl Karlıova’dan başlayıp Kahramanmaraş’tan Hatay’a doğru uzanan Doğu Anadolu Fay Zonu olduğunu ve bu fayın uzantısı olan Hatay’dan güneye doğru devam ederek Suriye’ye doğru uzanan Ölüdeniz Fay Zonu olduğunu vurgulayan Koç, “6 Şubat depremleri bunlardan Doğu Anadolu Fay Zonu üzerindeydi” ifadesini kullandı.

Bu iki kırık hat boyunca Anadolu’nun batıya doğru kaçtığını, bu esnada da Ege Bölgesi’nde bir genleşme meydana geldiğini ifade eden Koç, “Yani açılma tektoniği etkili oluyor. Bunun sonucunda da bölgede doğu batı doğrultularında, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz nehirlerinin olduğu alanlarda normal fay dediğimiz kırıklar meydana geliyor. Ülkemizde özellikle bu fay zonları boyunca çok büyük depremleri biz yıllarca yaşıyoruz. Ne yazık ki devam edecek” diye konuştu.

“MERSİN OLARAK ECEMİŞ FAYI’NDAN ETKİLENEBİLİRİZ”

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023’te gerçekleşen depremlerden Mersin’in de ciddi şekilde etkilendiğini hatırlatan Koç, bir de Ecemiş Fay Hattı’nın Mersin için önemli olduğunu söyledi. Bu fay hattının Kayseri’den başlayıp Mersin’e doğru uzandığını belirten Koç, şöyle devam etti:

“Pozantı’dan güneye doğru devam eden Ecemiş Fayı üzerinde çok yakın zamanda büyük ölçekli herhangi bir deprem kanıtını göremiyoruz. Ancak, bilimsel çalışmalarda Ecemiş Fayı’nın aktivitesinin devam ettiğini gösteriyor. Araştırmalar, Ecemiş Fayı’nın Gülek’ten sonra güneybatı doğrultusunda Toroslar’ın güney kesimlerinden batıya doğru devam ettiğini ve Namrun Fay Zonu olarak tanımlanmaktadır. Namrun Fay Zonu’nun küçük fay segmetlerinden oluştuğunu ve bu fayların en fazla 5 civarındaki bir büyüklükte deprem üretebileceği öngörülmektedir. Mersin olarak Ecemiş ve Namrun fay zonlarında meydana gelebilecek depremden etkilenebiliriz. Bunun dışında Mersin’i etkileyebilecek Adana bölgesinde 6.0-6.5 büyüklüğünde deprem üretebilecek Karaisalı-Karsantı Fay Zonu, Karataş-Osmaniye Fay Zonu gibi faylar bulunmaktadır. Bu fay zonlarında meydana gelecek 6.0-6.5 büyüklüğündeki bir deprem Mersin’i etkiliyor. Bir de Kıbrıs’ın güneyinde dalma batma zonu özelliğindeki Kıbrıs Yayı bulunmaktadır. Burada da geçmişte depremler olduğunu biliyoruz. Geçmişte Kıbrıs Yayı üzerinde meydana gelen depremlerin de Mersin’i etkilediğini araştırmalar bize gösteriyor. Ayrıca Kıbrıs Yayı üzerinde büyük ölçekli bir deprem meydana gelirse bu da tsunami olarak Mersin’i kısmen etkileyebilir.”

Ecemiş Fay Hattı’nın yeterince araştırılmadığını düşündüğünü dile getiren Koç, “Ecemiş Fayı’nın uzantısının Mersin’e doğru geldiğini düşünürsek burada yakın zamanda büyük bir deprem kaydını göremiyoruz. Ama bu bölgenin araştırılması gerekiyor. Ecemiş Fayı’nın diğer faylar kadar araştırılmadığını düşünüyorum. Bunun Mersin’e doğru uzantısının sismik yöntemlerle ayrıntılı şekilde çalışılması lazım. Yakın zamanda bir deprem üretmiş midir? Ne kadar bir deprem üretebilir? Bunların daha ayrıntılı araştırılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

“AKDENİZ’DE GEÇMİŞTE CİDDİ TSUNAMİ İZLERİ GÖZLENMİŞ”

Tsunamilere de değinen Koç, meydana gelen büyük bir deprem ya da bir volkanizmanın etkisiyle tsunamilerin meydana geldiğini belirtti. Akdeniz’de; Hatay’dan başlayıp Cebelitarık Boğazı’na kadar uzanan dalma batma kuşağı boyunca meydana gelmiş depremlerden ciddi tsunami izleri gözlendiğini ifade eden Koç, “Mesela özellikle Antalya’nın batı bölgesindeki yerlerde Rodos Adası’nda geçmiş uygarlıkların tsunamiyle ciddi şekillerde etkilendiği gözüküyor. Hatta Marmara Denizi’ndeki olan eski depremlerde de tsunami izleri gözlemleniyor. Bunlar için de tsunami izleme istasyonları kurulması lazım. Sonuçta tsunami olsun, depremler olsun, volkanik patlama olsun, bunların hepsi doğal afet. Bu doğal afetler için uyarı sistemlerinin mutlaka kurulup değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

“SON 100 YILA BAKTIĞIMIZ ZAMAN MERSİN VE YAKIN CİVARINDA 5.0-5.5 ÜZERİNDE BİR DEPREM GÖRMÜYORUZ”

Kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen bölgedeki ‘Akkuyu Nükleer Santrali depreme dayanıklı mı değil mi’ şeklindeki sorularla ilgili de konuşan Koç, şöyle devam etti: “Ecemiş Fayı, Gülek’ten güneybatıya doğru dönerek Namrun Fay Zonu’nu oluşturuyor. Bunun Anamur’a doğru uzandığı biliniyor. Ama burada da son 100 yıla baktığımız zaman 5.0-5.5 üzerinde bir deprem görmüyoruz. Araziye gittiğimiz zaman şunu görebiliyoruz; fayların uzanımları kısa, yani enerji birikimi biraz az oluyor ve çok büyük bir deprem açıkçası beklenmiyor. Tabii ki Kıbrıs’ın güneyindeki dalma batma zonundan etkilenebilir. Ona dikkat etmek gerekiyor mutlaka. Burada şu soruya cevap aramamız lazım. Yani burada 5.5, biraz daha yükseltelim 5.8 büyüklüğünde bir deprem olursa Akkuyu buna dayanıklı şekilde yapıldı mı, yapılmadı mı? O soruya bakmamız gerekiyor. Bu biraz da siyasi olarak değerlendiriyor gibi geliyor bana. Yani bilimsel olarak o şekilde bakmak lazım. Japonlar bu tür işleri çok yapıyorlar ama sağlam yapıyorlar. Akkuyu ile ilgili bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

“MERKEZ ÜSSÜNDEN UZAKLAŞTIKÇA DEPREMİN ETKİSİ AZALIYOR”

Depremin büyüklüğünün merkez üssünden itibaren yavaş yavaş etkisinin azalmaya başladığını ifade eden Koç, Mersin’in 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde olduğu gibi 7 üzerindeki 7.6-7.8 büyüklükteki bir depremde ciddi şekilde sallandığını belirtti. Koç, mesafe açısından bakıldığında 1998’de Adana’daki Ceyhan bölgesinde gerçekleşen 6.2 büyüklüğündeki depremin, Kahramanmaraş merkezli depremler kadar etki oluşturduğunu kaydetti. Bu durumun da depremin olduğu yerle Mersin’e mesafesinin önem arz ettiğini gösterdiğine dikkat çeken Koç, “Mersin olarak düşündüğüm zaman sadece yerleşim merkezi değil, doğusunda Tarsus, batısına doğru Erdemli, Silifke, Anamur bölgesini de düşünecek olursak Adana’da olabilecek 6-6.5 büyüklüğündeki bir depremin, özellikle Tarsus bölgesinde, Mersin’in doğu kısımlarında ve kıyı bölgesinde daha büyük etkiler oluşturacağını tahmin ediyoruz. Kıyı bölgesinin bir de zemin özellikleri önemli oluyor depremin hasarıyla ilgili. Zemin özelliği açısından bu söylediğim yerler biraz risk taşıyan bölgeler. Yani biz Mersin’de sahil bölgesindeki zeminlerin iyi olmadığını, kuzeye doğru gittikçe zeminlerin daha iyi olduğunu net olarak görebiliyoruz. Araştırmalar da bunu söylüyor zaten. Bir de binaların kalitesinin önemi öne çıkıyor. Mesela eski Mersin dediğimiz çarşının olduğu bölgedeki eski binalar neredeyse yıkılacak duruma gelmiş. Bunların 6-6.5 büyüklüğündeki bir depremde bile yıkılabileceğini tahmin edebiliriz.”

“ÜRETİCİLER, TÜKETİCİ NE İSTERSE ORAYA YÖNELİR”

Konutların depreme dayanıklı yapılmasında tüketicinin de önemli bir faktör olduğunu belirten Koç, “Üretici, tüketicinin talebine karşılık verecek şekilde üretim yapar. Mesela ev alıyoruz; hepimiz eve gittiğimiz zaman ya bu evin banyosunda ne kullanılmış, balkonu büyük mü, önü açık mı, denizi görüyor mu? Hep bunları soruyoruz. Üreticiler, tüketici ne isterse oraya yönelir. Hiçbirimiz bu bina depreme uygun yapılmış mı? Yapının zemin özelliğini nedir? Zemin raporu var mı? Bunları sormuyoruz. Bunları sorsak herhalde müteahhit ona eğilir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Okumaya Devam Et

Röportajlar

NOSTALJİ VE LEZZET BİR ARADA

Hizmet sektöründe lezzet ve konseptiyle hafızalarda yer edinen Yeşilçam Kahve Evi’nin İşletmecisi Sercan Eşmen ile okuyucularımız için biraya geldik.

Published

on

Lezzetli kahvelerinizi yudumlarken, duvarlarda Yeşilçam’ın unutulmaz ustaları sizlere eşlik ediyor. Organik ve taze ürünleriyle kahveden kahvaltıya, dünya mutfağından pasta çeşitlerine kadar geniş bir lezzet yelpazesine sahip Yeşilçam Kahve Evi, Mersin Sayapark AVM’de misafirlerini ağırlıyor. Yeşilçam Kahve Evi İşletmecisi Sercan Eşmen, kullandığı ürünleri yerli üreticiler ve kadın girişimcilerden alarak sektörde farkındalık yaratıyor.

Okuyucularımızın sizi daha yakından tanıması için kendinizden bahseder misiniz?

Mersin doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. Uzun yıllar siyasetin içinde yer aldım. Üniversiteden siyasi bilimler, işletme ve lojistik alanlarından mezun oldum. Asıl mesleğim denizcilik. Bu sektörde devlet gemisi, doğal gaz arama araştırma gemisi ve Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin işletmeciliğini yaptım. Denizcilik sektöründe Sea Belle Denizcilik Hizmetleri şirketinin de sahibiyim.

“EN ÖNEMLİ MARKA KİŞİNİN ADIDIR”

Türkiye’nin birçok şehrinde şubesi olan Yeşilçam Kahve Evi’ni 58.ci şubesini Mersin’de açtınız. Bu fikir nasıl oluştu, sonrasında neler yaşandı?

İşletmecilik her zaman ilgimi çeken bir alan oldu. Hizmet sektöründeki deneyimim Adnan Menderes Bulvarı sonunda yer alan Caddebostan Cafe Restaurant’ın işletme sahibi olmamla başladı. İşletmemizde misafirlerimize güler yüzlü ve kaliteli bir hizmet anlayışıyla hareket etmemiz tercih edilmemizin başlıca sebebi oldu. Daha sonra Yeşilçam Kahve Evi teklifi gelince bu alanda yatırım yaptım. İşimi severek yapıyorum.

Franchising sistemine dahilsiniz. Bunun işletmenize sağladığı etkilerden bahseder misiniz?

Franchise’ın getirdiği en büyük avantajlardan biri müşteri potansiyeli. Marka Türkiye çapında bir isme sahip olduğu için bilinirlik açısından önemli bir etki sunuyor. Tanınmış bir markayı arkanıza aldıktan sonra sektörde başarılı bir şekilde var olabilmek için sizin de işletmenize kendinizden dokunuşlar katmanız gerekiyor. Ancak en önemli markanın işletmecinin adı olduğunu düşünüyorum. Yeşilçam Kahve Evi’ni açarken öncelikle kendi ismime güvendim.

“GEÇMİŞTEN İZLER TAŞIYORUZ”

Sizi diğer işletmelerden ayıran yönünüz nedir?

Biz hem lezzet hem de konsept olarak farklılık yaratıyoruz. İnsanların çocukluklarından gençlik dönemlerine kadar kısacası geçmişinde yer edinmiş bir dönemin izlerini taşıyoruz. Konsept olarak farklılığımız hafızalarda hep kalacak, nesiller boyunca hatırlanacak Yeşilçam sinema kuşağının unutulmaz karakterlerinin, filmlerinin ve repliklerinin işletmemizde ön planda olmasından kaynaklanıyor. Hem nostalji hem de günümüze uyarlanan konseptimizle beraber bir adım öne çıkıyoruz. Öte yandan lezzetlerimizle de farklılık yaratıyoruz. İşletmemizde kullandığımız tüm ürünlerimiz organik, bu da sıkça tercih edilmemizin en önemli nedeni.

“ÜRÜNLERİMİZİ YERLİ ÜRETİCİLER VE GİRİŞİMCİ ANNELERDEN ALIYORUZ”

İşletmenizde en çok tercih edilen ürünleriniz nelerdir?

İşletmemizde en çok tercih edilen yiyecek grubumuzun başında serpme kahvaltımız yer alıyor. On binlerce kişinin deneyimlediği ve en çok talep gördüğümüz Yeşilçam gurme serpme kahvaltımızın tercih edilme sebebi ürünlerimizin tazeliği ve organik olması. Kullandığımız tüm ürünleri Mersinli üreticilerimizden alıyoruz. Örneğin zeytinlerimiz Mut ilçemize ait,  reçellerimiz ve peynirlerimiz yine yöremize ait olan Silifke’den.  Kahvaltımızda kullandığımız bunun gibi tüm ürünlerimizi hem yerli üreticilerden hem de girişimci annelerden tedarik ediyoruz. Kahve gruplarımızla, pastalarımızla, dünya mutfağımız, soğuk alkolsüz kokteyllerimiz ile her alanda iddialıyız.

Sektördeki gelecek hedeflerinizden bahseder misiniz?

Hizmet sektöründe gelişim ve dönüşümlere ayak uydurarak var olan işletmelerimizde başarımızı sürdürmeyi amaçlıyorum. Kendi tasarladığım bir markayı şubeleştirmek ve franchaise vermeyi hedefliyorum.

Okumaya Devam Et

Röportajlar

“İNSANLARA YENİ DÜNYANIN KAPILARINI AÇIYORUZ”

Yapı sektöründeki gelişmeleri yakından takip ederek inşaat sektöründe kendine güçlü bir yer edinen Saygın İnşaat’ın Kurucusu Melih Can Saygın ile MERSİ okuyucuları ile bir araya geldik.

Published

on

İnşaat sektörü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonominin bel kemiği olan sektörlerin başında geliyor. Gelişen teknolojileri projelerine endeksleyen Saygın İnşaat,  gerek ülke genelinde gerekse yurtdışında yürüttüğü projeleriyle sektörde başarılarından söz ettiriyor. Gayrimenkul ve inşaat alanlarında dikkat çeken projelere imza atan Saygın İnşaat’ın Kurucusu Melih Can Saygın, çarpık kentleşmeye karşı projeler hazırladıklarını ve insanlara yeni dünyanın kapılarını açtıklarını söyledi.

 Okuyucularımız için kendinizden bahseder misiniz?

Merhabalar ben Melih Can Saygın. 22 Mart 1993 Adana doğumluyum. Aslen Adıyamanlıyız. Orta ve Lise Öğrenimini Mersin Toros Kolejinde tamamladım. Üniversite eğitimimi ise Mersin Çağ Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik bölümünü bitirdim. Şimdi ise hayalim olan inşaat sektörüyle uğraşmaktayım. Saygın İnşaat, Saygın Gayrimenkul ve MÇD Gayrimenkul Ortaklığı kurucusuyum.

“KÜÇÜKLÜĞÜMDEN BERİ HAYALİMDİ, UZUN VE GÖRKEMLİ BİNALAR”

İnşaat sektörüne girme hikayeniz nasıl başladı? Hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?

Ailemiz Çukurova Bölgesinde 90 senedir ticaretin birçok kolunda aktif bir şekilde faaliyet göstermiştir. İnşaat sektörüne girişimizin hikayesine gelecek olursak küçüklüğümden beri hayalimdi uzun ve görkemli binalar. Aileme bu düşüncemi söylediğimde bu hayalimi gerçekleştirmemde yardımcı oldular. Faaliyet alanlarımıza gelirsek bir inşaat şirketi gibi bina dikmiyoruz yeri geldiğinde ortak belediyelerimizle beraber yol, kaldırım, asfalt, üst geçit, battı-çıktı yeri geldiğinde ise karayollarımız ile beraber otoban yolu, tünel faaliyetlerinde bulunmaktayız. Cami yapımı, kapalı-açık otopark, stadyum yapımında bulunuyoruz.

“ÇARPIK KENTLEŞMEYE KARŞI PROJELER HAZIRLIYORUZ”

Şuanda yürüttüğünüz projeleriniz neler? Gelecek hedeflerinizden bahseder misiniz?

Şu an İstanbul’da üzerinde çalıştığımız yeni bir proje ile karşınıza çıkacağız. Bu proje İstanbul Çengelköy’de 4 bloktan oluşan 240 dairelik bir projedir. Ayrıca hem yurtiçi hem de yurtdışı ihale süreçlerinde almaktayız. Gelecekte hedeflerimize gelirsek ise çok yakında Mersin Mezitli Soli semtinde 3 bloktan oluşan projemizle karşınızda olacağız. Ayrıca Aralık ayında Katar’da stadyum projemiz mevcuttur.

Kentsel dönüşüm konusunda ne düşünüyorsunuz?

Kentsel dönüşüm ne yazık ki ülkemizin hala çözüm bulamamış sorunlarından birisi. Ülkemizde ne kadar yeni ve modern yapılar yükselse de kentlerimizin eski çarpık şehirleşme kültürünün devam ettiğini görmekteyiz. Biz Saygın İnşaat olarak insanlarımızı mağdur etmeden onlara yeni dünyanın kapılarını açmayı ilke edindik. Ekiplerimizle beraber kentlerimizde çarpık kentleşmeye karşı projelerimizi hazırlıyoruz.

“SON YILLARDA ÜLKEMİZDE AVRUPAİ MİMARİ GÖZE ÇARPIYOR”

Ülkemizde inşaat sektörü  sizce ne durumda?

İnşaat sektörü her zaman tutulan bir sektör olmuştur. Son 5 senedir ülkemizde modern yapıları sıkça görmekteyiz.  Lakin pandemiden sonra oluşan yeni dünya sisteminde hem ev alımı hem de ev satışı zor olmuştur. Artan kur nedeniyle ilk önce inşaat sektörünü etkilemiştir.

Ülkemizde son 10 senedir inşaat sektörü çok ilerledi. Eskiye nazaran yüksek katlı binalar göze çarpmakta. Son yıllarda yapılan projelerde Avrupai mimari ayrıntılar gözlemliyoruz.

Sektörde yaşanan sorunlar neler?

Sektörde kalifiyeli elaman sorunu yaşıyoruz. Kalifiyeli elamanların birçoğu yurtdışına gitmekte. Ve sektörde kalifiyeli eleman eksiği göze çarpıyor.

Son 1 senedir kurdaki dalgalanmalar sektörümüzü olumsuz yönde etkiledi. Ne yazık ki mevcut dairelerimizin önceki yıla nazaran yüzde 100’ü aşan fiyatından ötürü vatandaşlarımız ev alımında zorlanmakta. Buna ek olarak bankaların yüksek kredi faizlerinden ötürü vatandaşlarımızın ev alma hayali zora giriyor.

“TEKNOLOJİYİ PROJELERİMİZE ENDEKSLİYORUZ”

Gelişen teknolojilerin inşaat sektörüne ne gibi faydaları oldu?

Gelişen teknoloji her sektörü etkilediği gibi inşaat sektörünü de etkilemekte. Biz gelişen teknolojiyi yaptığımız projelere endeksliyoruz. Bunun yanı sıra vatandaşlarımız yerlerinden kalkmadan örnek dairemizi gezebiliyor, fiyat alabiliyor. Bu sayede zamanlarından tasarruf sağlıyorlar.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ülkemizdeki ekonomik durumun bir an önce düzelip vatandaşlarımızın eskisi gibi inşaat sektörüne rehavet göstermesini diliyorum. İnşaat sektöründe kullanılan ham maddelerin fiyatlarının minimize düşürülmesini temenni ediyorum. Son olarak ülkemizde birlik ve beraberliğin ön planda olduğu bir yaşam diliyoruz.

Okumaya Devam Et

Trendler