Connect with us

Erkekçe

BİTKİ ÇAYLARININ 5 POZİTİF ETKİSİ

Sindirimi kolaylaştırmadan bağışıklık sistemini güçlendirmeye kadar doğru miktarda bitki çayı tüketmenin vücudunuz üzerindeki 5 pozitif etkisine yakından bakın.

Published

on

1. KİLO VERMEYE YARDIMCIDIR

İçerisindeki doğal vitamin ve mineraller sayesinde vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlayarak ödemlerden kurtulmanıza yardımcı olur. Ayrıca metabolizmanız hızlanacağı için bununla beraber yağ yakımı kolay hale gelir. Spor rutininizden sonra dinlenirken bir bardak bitki çayıyla yağ yakma sürecini devam ettirmeye ne dersiniz?

 

2. SİNDİRİMİ KOLAYLAŞTIRIR

Yemek yedikten sonra birçoğumuz hazımsızlık problemi yaşayabiliyoruz, malum. Hatta bazen yediğimiz yemekten bile tat almamıza engel olabiliyor bu durum. Peki ya çözümün doğada olduğunu söylesek? Evet, bitki çayı tüketmenin bir faydası da hazımsızlık problemlerine iyi gelmesi. Üstelik iştahı dengeleyerek aşırı yeme isteğini azalttığı da bir diğer gerçek. Bu arada yemekten hemen sonra değil, yarım saat sonra içerseniz vücudunuzun doğal akışını bozmamış olursunuz.

3. ANTI-AGING ETKİSİ 

Antioksidan açısından oldukça zengin olan doğal bitki yaprakları, vücut üzerindeki yaşlandırıcı etkiyi minimuma indiriyor. Üstelik serbest radikal hasarını önleyerek, hücreleriniz üzerinde onarıcı bir etki yaratıyor. Bu da sonuç olarak, cildinize genç ve kusursuz bir görünüm sağlıyor. Keyifli sohbetlere eşlik etmesinin yanı sıra sadece bitki çayı içerek bile gençleşmek inanılmaz değil mi?

 

4. STRESE VEDA

Yay gibi gerilen sinirlerimizin vücudumuz üzerinde yarattığı tahribatın hepimiz farkındayız aslında. Doğru miktarda stres yaşam sirkülasyonu için gerekli tabii ki ancak fazlası için cevabımız hayır. Bitki çayları yine bu noktada devreye girerek kortizol hormonuyla savaşmamıza yardımcı oluyor. Zihni ve bedeni hem rahatlatıyor hem de gevşetiyor. Bundan sonra sinirlendiğinizde 10’a kadar saymanın yanı sıra mutfağa gidip bir bitki çayı da demleyebilirsiniz, tercih sizin.

 

5. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ GÜÇLENDİRİN

Her şeyin başı sağlıksa vücut için de her şeyin başı immün sistemi herhalde, öyle değil mi? Güçlü bir vücut direnci, sağlam bir bağışıklık sistemi büyük küçük hepimiz için gerekli. Antioksidan açısından zenginliği, mineral ve vitaminlerin bol bulunması bitki çaylarını bu noktada mükemmel bir refakatçi yapıyor. Kronik hastalıklara iyi gelmesinin yanı sıra enfeksiyonlarla mücadeleyi kolaylaştırıyor. Bu arada favori bitki çayınız hangisi?

Aktualite

MERSİN ŞEHİR HASTANESİ, GEÇEN 7 YILDA 15 MİLYONDAN FAZLA HASTAYA HİZMET VERDİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açtığı Türkiye’nin ilk şehir hastanesi Mersin Şehir Hastanesi, geçen 7 yılda 15 milyondan fazla hastaya hizmet verdi.

Published

on

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla kurulan şehir hastaneleri ülke genelinde sağlık açısından verdiği önemli hizmetlerle dikkat çekiyor. Özellikle pandemi ile deprem gibi afetlerle büyük ölçüde ihtiyacı karşılayan şehir hastaneleri sağlık açısından her alanda hizmet veriyor. Kamu-özel ortaklığıyla hizmet veren şehir hastanelerinin ilki ise Mersin’de 2017 yılında açıldı. 374 bin metrekarelik dev kompleks olan Mersin Şehir Hastanesi’nde 700’den fazlası doktor 4 bin 100 sağlık ve yardımcı personel olmak üzere yaklaşık 10 bin personelle günlük 280 poliklinikte binlerce hastaya hizmet veriliyor. İlk açıldığı günden bugüne kadar geçen 7 yıllık süreçte Mersin Şehir Hastanesi 15 milyondan hastaya baktığı belirtildi.

“15 MİLYONUN ÜZERİNDE HASTA BAKMIŞIZ”

İlk açıldığı günden itibaren bölgenin sağlık üssü olan Mersin Şehir Hastanesi’nin Başhekimi Doç. Dr. Bahar Aydınlı, İHA muhabirine bilgi verdi.

2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılan ilk şehir hastanesi olduklarına dikkat çeken Başhekim Aydınlı, “2017’den günümüze de mükemmeliyet merkezi olarak sağlık hizmeti vermeye devam ediyoruz. Bu süreçte bakılan hasta sayısı gerçekten inanılmaz rakamlarda. Kabataslak düşünürseniz Mersin nüfusu 2 milyon ancak biz 2017 tarihinden 2023 yılının sonuna kadar 15 milyonun üzerinde hasta bakmışız. Bunun yaklaşık 10 milyonun üzerinde olan kısmı ayaktan poliklinik hizmeti dediğimiz hizmet kısmı olup geri kalan kısmı da acil sağlık hizmeti kapsamında olup acil serviste verilen hizmettir. 15 milyonun üzerinde bir hastayı bu süreç zarfında tedavi etmeye çalışmışız şehir hastanesi olarak” dedi.

“10 BİNE YAKIN PERSONEL GÖREV ALIYOR”

Mersin Şehir Hastanesi olarak tüm ana dal ve yan dalları barındırdıklarına dikkat çeken Aydınlı, “Fiziksel kapasitemiz 280 poliklinik. Her gün bu 280 poliklinik üzerinden tüm ana dal ve yan dallarda poliklinik hizmetini veriyoruz. Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden de randevularda görülecektir tüm ana dal ve yan dallarda branşı bulunan doktorları kapsamımızda bulunduruyoruz. Bu dev kompleks 374 bin metrekare. Açılıştan bugüne kadar artan sayıda hem hekimimiz hem sağlık çalışanımız hem de diğer personellerimiz mevcut. An itibarıyla 700’e yakın hekimimiz mevcut. Bunun 622 tanesi uzman hekim. 7 eğitim kliniğimizde de 80’e yakın eğitim alan asistanımız mevcut. Toplam personel sayımız da 4 bin 100’ün üzerine çıktı. Bu dev kompleksi yönetmek ya da işletmek haliyle duvarlar değil insanlar yönetiyor, insanlar veriyor bu hizmeti. Toplamda 4 bin 100 personel var ama genel toplamı söylememiz lazım. Biz kamu-özel ortaklığıyla işletilen bir sağlık tesisiyiz. Bu nedenle bir bu kadar da şirket tarafında var. Yani 10 bine yakın personel ile çalışan bir personelle döngüsünü devam ettiren bir sağlık kompleksinden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.

“YENİ ÜNİTELER DE KURULMAYA DEVAM EDİYOR”

Hastanede yeni birimlerin de hizmete girmeye devam ettiğini kaydeden Aydınlı, “Türkiye yaşlanan bir nüfus, hepimiz biliyoruz. O yüzden de sağlıklı yaşlanmaya devam etmek istiyoruz. Sağlık Bakanlığımız politikasında yer alan sağlıklı yaş alma merkezleri olan merkezlerden bir tanesini de biz de hastanemizde açtık. 80 yaş üstü diyoruz artık sağlıklı yaş almaya. Gerek pratik hayatlarını yaptıkları, gerekse mental hayatlarında yaptıklarının, sağlıklı yaşlanmalarını sağlayabilmek üzere güzel bir yer kurduk onlara. Hatta bununla ilgili paylaşımlarımız şöyle. Sağlıklı yaş alma merkezinin içinde bir ağaç yaptık. ‘Yaşam ağacı’ onun ismi. Ve o yaşam ağacının üzerindeki yapraklara, başvuran tüm 80 yaş üzeri hastalarımız duygularını yazdılar. Çok güzel şeyler. Sağlıklı yaş almak istiyorlar onlar, biz de onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

Okumaya Devam Et

Aktualite

GÖZ SAĞLIĞI İLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR: DİNLENDİRİCİ GÖZLÜK DİYE BİR ŞEY YOK

Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Şehriyar Hanhüseyinli, göz sağlığı ile ilgili halk arasında yaygın ancak doğru olmayan bilgiler hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Dinlendirici gözlük diye bir şey yok, katarakt her yaşta görülebilir, havuç yemek görmeyi arttırmaz” dedi.

Published

on

Büyük Anadolu Hastaneleri Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Şehriyar Hanhüseyinli, göz sağlığı konusunda doğru bilinen yanlışlara açıklık getirdi. Opr. Dr. Hanhüseyinli, “Yıllardır bu düşünceyle ilgili de yanlışlar var. Dinlendirici gözlük diye bir şey yoktur. Dinlendirici gözlük sadece düşük numaralı gözlüklere verilen bir isimdir. Eğer kişinin gerçek göz numarası varsa doğru muayene ile yazılan gözlük kişinin zaten göz ve baş ağrısını azaltacaktır. Bu sorumuzda da cevabımız hayırdır. Gözlük takmak sadece kişinin daha net görmesini sağlar herhangi bir göz numarasını ilerlemesine sebep olmaz. Ebeveynlerin çocuklarında oluşan göz kaymasının zamanla geçer diye düşünce olabilir bu yanlıştır. Eğer çocuğunuzda göz kayması var ise bunun daha okul öncesi erken yaşta yapılacak olan muayene sonrası gözlük ile ya da ameliyat ile mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu kaymanın ilerleyen yaşlarda düzelmesi çok zordur. Halk arasında yine doğru olarak bilinen yanlışta katarak sadece yaşlılarda olur düşüncesidir. Katarakt sadece yaşlılarda değil, doğuştan, gençlikte, orta yaşlarda görülebilir ve zamanında muayene edilip kataraktın durumuna göre ameliyat edilmesi gerekiyor. Halk arasında havucun gözlere iyi geldiği söylenir. Bu da yanlış bir düşüncedir. Havuç yemek görmeyi arttırmaz. Sebze ve meyvede olan vitaminler zaten görmek ve göz sağlığı için faydalıdır. Sadece havuç yemek yönüyle konuya bakmamak gerekir” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

Aktualite

ÇOCUKLARDA ATEŞİN NEDENİ ENFEKSİYONLAR

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Fatih Kısaarslan, çocuklar için acil servise en çok “yüksek ateş” sebebiyle başvurulduğuna dikkat çekerek, “Ateş bir hastalık değildir, bir belirtidir. Çocuklarda ilk defa ölçülen ateş 38 derecenin altında ise ve çocuğun genel durumu iyiyse sıklıkla acil müdahaleye ihtiyaç yoktur. Öncelikle takip etmek gerekir. 38.5 derecenin üzerine çıkan ısrarcı ateş durumunda ise vücut soğutulur, gerekirse ateş düşürücü verilir. Ateş devam ediyorsa çocuk doktora götürülmelidir” dedi.

Published

on

Ateşin bir hastalık değil bir semptom yani belirti olduğunun altını çizen Acıbadem Kayseri Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Fatih Kısaarslan, ateşi etkileyen birçok faktörün bulunduğunu dile getirdi. Ateşin sebebinin ve çocuğun yaşının önemli olduğunu belirten Dr. Kısaarslan, “Ateş çocukların acile en sık geliş sebebi ve aileleri en çok rahatsız eden şikayettir. Ateş, vücut ısısının normalden yüksek ölçülmesidir. Ancak normal kabul edeceğimiz değerler yaşa göre değişir. Ölçülen değer çocuklarda 38 derece, büyüklerde 37.8 derece üzerindeyse bunu ateş olarak kabul ederiz. 37.5 derece ile altındaki ölçümler normal vücut sıcaklığı kabul edilir ve bu seviyede herhangi bir müdahaleye gerek yoktur. 37.5-38 derece arasındaysa takip edilebilir” dedi.

“38.5 DERECENİN ÜZERİNDEKİ ISRARCI ATEŞ İÇİN İLAÇ VERİLEBİLİR”

Çocuğun yaşı, ortam ısısı, biyolojik saati, geçirdiği hastalıklar, genel sağlık durumu, kronik hastalığının olup olmaması gibi etkenlerin ateş durumunu etkilediğini ifade eden Dr. Kısaarslan, çocukluk çağında en çok görülen ateş sebebinin enfeksiyon olduğuna işaret ederek sözlerine şöyle devam etti:

“Özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları bunlardan da viral enfeksiyonlar en sık ateş sebepleridir. Öncelikle 38.5 dereceyi aşmayan durumlarda ateş ilk defa yükselmeye başladıysa takip etmek gerekir. Eğer 38.5 derece ve üzerinde devam ediyorsa ateş düşürücü verilebilir. Ancak ateşin sebebi ve çocuğun hangi yaşta olduğu da önemlidir. Örneğin 28 gün ve altında olan bir bebekte ateş en sık aşırı ısınma ve sıvı kaybıyla ortaya çıkar. Bu dönemde ateşli çocuk hastaneye getirildiğinde genel durumu iyi, hasta görünümü yok ve beslenmesi, emmesi aktif görünüyorsa bebeğin üzeri açılarak rahatlatılır. Anne sütü ile sıvı takviyesi verildiğinde ateş kendiliğinden düşebilir” diye konuştu.

Dr. Kısaarslan, tetkik ve tedaviye hemen başlanması için halsiz ve hasta görünümlü, huzursuz ve iştahsız çocukları ayırt etmek gerektiğini, buna rağmen görünümü iyi, ciddi ateş kaynağı ya da havale gibi riskli durumları olmayan çocukları ayaktan takip ve tedavi ettiklerini sözlerine ekledi. 3 ay ile 3 yaş arasındaki bebek ve çocukların ateşin en çok görüldüğü grup olduğuna değinen Dr. Kısaarslan, 39-40 dereceye kadar çıkan ateşlerin de yine bu yaşlarda çok görüldüğünü belirtti. Dr. Kısaarslan, genel durumu iyi çocukların ayakta takip ve tedavi edilebileceğini ancak ateş nedeni açıklanamayan ve genel durumu iyi olmayan çocukların gecikilmeden tetkik edilerek, gerekirse hastanede tedavi edilebileceğini dile getirdi.

“ATEŞİN İLK BELİRTİSİ EL VE AYAKLARIN SOĞUMASI OLABİLİR”

Çocuklarda daha çok ateş nedeni olan enfeksiyonların beyindeki ateş merkezini uyardığını, ateş merkezinin vücut sıcaklığı ayar noktasını daha yukarıya çekerek yeni bir ayar noktası oluşturduğunu ifade eden Dr. Kısaarslan, “Böylece vücudumuzu ısıtmak için sıcak bir ortama yönelir, giyinmek isteriz. Titreyerek ısı üretmeye çalışırız. Cilt damarlarımız büzülerek ısı kaybını önlemeye çalışır. Vücut sıcaklığını korumaya yönelik oluşan damar büzülmesi nedeniyle el ve ayak gibi uç noktalarda biraz soğuma ve morarma görülebilir. Hatta ateşin ilk belirtisi bu da olabilir. Bunu gözden kaçırmamak gerekir” şeklinde konuştu.

“AŞIRI GİYİNME VE SICAK ORTAM VÜCUT ISISINI ARTIRIR”

Güvenli sınırın 38.5 derece ve altı olduğunu vurgulayan Dr. Kısaarslan şunları söyledi:

“Çevresel ısı artışına, bebek ve çocukların aşırı giydirilmesine ve aşırı üstlerinin örtülmesine bağlı da vücut ısısı yükselerek ateşe neden olabilir. Yani ortamdan kazandığımız ısıya bağlı vücut ısısı artışı olabilir. Bu noktada da çocuk kendisini ısınmış hisseder, serin bir yer arar. Su içmek ister ve terler. Vücut sıcaklığının aşırı ısınmaya bağlı yükseldiğini bu belirtilerden de anlayabiliriz. Hemen sıvı takviyesi verilerek, üzerini açarak ve ortam serinletilerek vücut ısısı normal seviyeye getirilebilir. Ateş düşürmek bir tedavi anlamına gelmez. Bizim için güvenli sınır 38.5 derece ve altıdır. Ancak önemli bir hastalık ve havale riski gibi durumlarda takibi bırakmadan müdahale edilerek ateş düşürülebilir.”

Bu sınıra kadar olan ateşin anne babaları endişelendirse de aslında vücuda faydalı olduğuna dikkat çeken Dr. Kısaarslan, “Ateş esnasında vücudumuzun savunma hücreleri olan akyuvarlarımızın mikrop öldürme yeteneği ve antibiyotiklerin mikropları öldürme etkisi artar. Ancak ateş 42-43 derecelere kadar çıkarsa artık bu faydalı etki azalmaya başlar. Artık vücut zarar görmeye başlayabilir” dedi.

Okumaya Devam Et

Trendler